Ghulca Katliamı’nın 26. Senesinde

Ghulca ayaklanması benim de fiziksel olarak bir parçası olduğum ve bu nedenle tutuklandığım bir vakadır. Ghulca Katliamı, Doğu Türkistan’ın yakın tarihte yaşadığı fevkalade bir ayaklanmadır.

Bundan 26 yıl önce yaşanan “5 Şubat Ghulca katliamı”, Doğu Türkistan”ın yakın tarihinin unutulmaz siyasi olaylarından biridir ve uluslararası alanda 5 Şubat Ghulca katliamı olarak biliniyor. Bu günü özgürlük ve demokrasi için barışçıl bir şekilde protesto eden binlerce Doğu Türkistanlı, Çin’in asker ve polisleri tarafından barbarca katliama uğradı.

 

Bu nedenle Doğu Türkistan halkı yıllardır bu günü yas günü olarak ilan edip, memleketinde çeşitli yollarla sessiz bir şekilde anmaya devam ediyor. Uygur Diasporası, katliamı belgeleriyle gözler önüne seriyor ve  yaptıkları basın açıklamalarıyla Çin”i protesto ediyor.

 

Bu vakayla ilgili Çin resmi haberi yayımladığı açıklama ve raporlarında protestocular tarafından 21 devlet arabasını imha ettiği ve 7 Çinlinin öldürüldüğünü yazdı. Ancak Çin ordusu tarafından dondurularak katledilen yüzlerce Uygur gencin, tutuklanan binlerce Uygur’un, olaydan sonra sokaklarda vurularak öldürülen ya da cezaevlerinde işkenceden öldürülen ya da idam cezasına çarptırılan ve bu olay nedeniyle cezaevlerinde halen acı çekmekte olanlardan hiç bahsetmiyor. Tam tersine hırsızın sesi gür çıkar misali, Çin hükümeti Ghulca sokaklarında nehir gibi akan Uygurların kanlarını, yaptığı katliamları her zamanki gibi örtbas ediyordu.

 

Hatta Çin devlet televizyonunda gösterildiği gibi sözde “Doğu Türkistanlı teröristlerin” ellerinde bomba ve silah değil, zulme ve adaletsizliğe karşı sloganlar ve bu sloganları yansıtan pankartlar vardı. Çin”in “Xinhua News Network” de adı geçen 21 araba ve 7 ölü Çinli, protesto meydanı ve Ghulca sokaklarında Uygurların kanları oluk oluk aktıktan, binlerce Uygur soğuk su ve buz depolarında donarak öldürüldükten sonra halkın gazabında vuku bulmuştur. Bu ölen 7 Çinli ise halkın içine sızdırılan provokatörlerdir.  Ve bu yaşananlar, barışçıl bir şekilde protesto eden Uygur gençlerine karşı askerlerin kanlı bastırması ve kışkırtılmasının sonucudur.

 

     Çin hükümeti ise bu katliama ilişkin beyanlarını Uluslararası arenada ve propagandalarında siyasi ihtiyaçlarına göre yıllardır değiştirmeye ve çeşitli şapkaları takmaya devam ediyor. Örneğin Çin rejimi, zamanında tamamen siyasi ve kamusal olan bu eylemi savaş, yıkım ve soygun gibi genel bir ceza davası olayı haline getirmeye ve Uygurların özgürlük sesini kısmaya çalışarak 11 Eylül’den sonra bu eylemi “uluslararası terörizm”in bir parçası olarak nitelendirmeye başladı. Ve kendisi mağdurmuş gibi uluslararası arenada Uygurları terörist ve radikal göstermeye çalışmıştır.

 

İşin aslına bakarsak Ghulca katliamı Uygur halkının Çin işgali altında yaşamak ve ulusal kimliklerini kaybetmek istemediklerinin bir ispatından başka bir şey değildir. Çin in “Xinhua News Network” tarafından yayımlanan manşette şu ifadeler vardı: “İsyancılar, hadi Çinlileri kovalım!” “,” Esirler serbest bırakılsın! ” Uygurlara Özgürlük! Diye sloganlar atıyordu.  Protestocular devletimizin verdiği kimlik, nüfus cüzdanı, ehliyet vb. belgeleri tek tek yakmaya başladılar. Bu yayımlananlar da Uygur halkının Çin’in yüzyıllardır devam eden işgaline boyun eğmediklerinin açık göstergesiydi.

 

Olaya dönüp bakıldığında, “Ghulca, Doğu Türkistan”ın kuzeyinde, Kazakistan sınırında yer alan ve Çin işgalinden önce kurulan Doğu Türkistan Cumhuriyeti”nin merkezi konumunda olan, halkı neşeli, güler yüzlü, misafirperver ve çok temiz bir şehirdir. Ve sadece Doğu Türkistan halkı değil, aksine tüm Orta Asya halkları burada yaşamaya istekli olan, çoğunluğunu Uygurların, kalanını ise Kazakların, Kırgızların, Tatarların, Özbeklerin, Şibelerin, Moğolların ve Tungaların oluşturduğu, Tanrıdağı”nın kuzeyindeki, yem yeşil dağlarıyla, nehriyle, şehri bir cennet mekândır. Burada 1990”ların sonlarında Çin göçmenlerinin ortaya çıkardığı zorluklar, Çin hükümetinin bu güzel şehrin halkını planlı bir şekilde yok etme politikası, ordunun genişlemesiyle Kazakistan ve Rusya üzerinden Avrupa”ya açılan kapı ile,  Bingtüen istihbaratı ve Çin hükümeti şehrin gençlerini planlı bir şekilde uyuşturucuya teşvik ediyordu.

 

Uygur halkı aydınları ise, Çin’in uyuşturucu yoluyla Doğu Türkistan gençlerini yok etmeye yönelik bu aşağılık niyetini ifşa etti ve şiddetle karşı çıkmaya başlamıştır.

 

Dönemin ünlü aydınları bu nedenle Ghulca meşrebini örgütlemişlerdir ve Uygur halkının geleneksel sanatı aracılığıyla Uygur halkını ve gençlerini eğitmeye, örgütleyerek korumaya başlamışlar ve Çin hükümetin şer planının başarısız olmasına sağlamıştır.

 

Buna karşılık Çin hükümeti, Ghulca Şehrinden gençlerin ve Meshref liderlerinin evlerine gece baskınları yaparak tutuklamaya başladı. Bunun akabinde Çin hükümeti ile Uygur halkı arasında sürtüşme çıktı ve 5 Şubat olayı alevlendi.

 

5 Şubat sabahı Ghulca halkı ellerinde pankartlar ve adalet talep eden sloganlarla İl Eyalet Valiliğine doğru yürüdü. Halk keyfi tutuklamaların durmasını, uyuşturucuya karşı sıkı önlemler alınmasını, haksız yere tutuklananların serbest bırakılmasını talep etti ve barışçıl protesto yapanların sayısı giderek artmaya başladı. Görgü tanıklarına göre o sırada 1.000”den fazla kişi vardı. 5 Şubat aynı zamanda Ramazan Bayramı arife günüydü. Çin hükümeti bu manzaradan korkmaya ve şiddetle bastırmaya çalıştı. Çin askerleri halkı kurşuna dizerek katliam yapıyordu. Bu olaylarda tutuklu sayısı 2014’de Bingtüan 9. Garnizon komutanı ve Bingtüan Baş Sekreterinin açıklamasına göre 3 binden fazladır. Benim Urumçi 3 numaralı kapalı ceza evinde kaldığım dönemde şahit olduğum ve o dönemde buraya getirilen tutuklu mahkûm sayısı da 300’den fazladır.

 

5 Şubat günü, Doğu Türkistan”ın özgürlük günlerini görmüş, cumhuriyetin kuruluşuna şahit olmuş Ghulca halkı zulme boyun eğmeyen yiğit ruhları ile yağma altında zillet içinde yaşamaya mahkûm edilmeyi kabul etmeyeceklerini, özgür yaşama isteklerini, dünya kamuoyuna duyuracak ve Komünist Çin rejiminin aşırı siyasi baskısı ve barbarca katliamını ve Uygurların çektiği acıları en yüksek perdeden dünyaya haykırmaya ve asla diz çökmeyeceğini göstermeye devam edecektir.

 

Bu nedenle dünya kamuoyu nezdinde bu olay, Komünist Çin rejiminin Uygur halkına yönelik baskı ve katliam politikalarının canlı bir kanıtıdır. Uluslararası Af Örgütü raporunda yüzlerce masum Uygur”un vahşice kurşuna dizildiği ve öldürüldüğü, binlerce masum Uygur’un tutuklandığı, yüzlerce Uygur’un ölüm cezasına çarptırıldığı ve idam edildiği, birçok Uygur’un hapishanelerde insanlık dışı ve vahşice işkencelerde katledildiği vurgulanmış ve kayda alınmıştır.  Çin her ne kadar Uygurları karalamaya çalışsa da “5 Şubat Ghulca Olayı”, uluslararası toplum tarafından Doğu Türkistan halkının Komünist Çin rejimi ulusal baskısına karşı barışçıl demokratik bir hareket olarak kabul edilmiştir.[1]

 
 
Yazan: Habibulla Izchi 

[1] . Perhat Muhemmedi 5 Şubat hakkında başlı yazısı

2. Özgür Asya radyosu

3. Bingtüan baş sekreterin 5. Şubat hakkındaki bayanı (görgü tanık)