“BİR KUŞAK, BİR YOL” TUZAĞI ve ÇİN’İN TÜRKİSTAN COĞRAFYASINA YERLEŞME RÜYASI
Derviş Ulaşhan ERASLAN-Haber Uygur
Bir Kuşak, Bir Yol; Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’in 2013 yılında bölge ülkeleriyle gerçekleştirdiği ziyaretler sonucunda tarihi İpek Yolu’nu yeniden canlandırmak için planlanan modern ipek yolu konseptini ifade etmektedir.
Çin’den başlayıp, Kırgızistan, Kazakistan, Özbekistan, Rusya, Türkiye ve bu yol hattından Avrupa’ya uzanan İpek Yolu’nun yeni yorumu ile güzergâh üzerindeki devletlerin ekonomik hacimlerinin artması planlanmıştır. Çin, “Bir Kuşak, Bir Yol” konseptini dünya kamuoyuna tanıtırken iyi bir kamu diplomasisi yürütmektedir. Çin, tarihi İpek Yolu’na atıflarda bulunarak yumuşak gücünü göstererek tüm dünyada olumlu bir algı yaratmaya çalışmaktadır. Çin bu bağlamda yeni İpek Yolu’nu, ‘Kara İpek Yolu’, ‘Deniz İpek Yolu’, ‘Hava İpek Yolu’ ve ‘Dijital İpek Yolu’ isimleriyle adlandırarak “Bir Kuşak, Bir Yol” konsepti projesini çok geniş sahada sürdürmeyi planlamaktadır.
Çin 100 yıl önce Avrupa’nın afyonu ile uyurken, bugün kendi içinde eğitim, kültür ve teknoloji alanında büyük bir gelişme göstererek Avrupa’dan ithalat yapan bir konumdan ihracat yapan bir konuma geçmiştir. Bugün tüm dünyada ses getiren Huawei, Xiaomi, Meizu ve Lenovo gibi Çin menşeli bilişim şirketlerinin Asya ve Avrupa piyasası içerisindeki gücü Avrupa’lı bilişim sektörlerini geçmeye başlamıştır. Çin bunun yanı sıra Aliexpress, Dealextreme, Focalprice ve Banggood adlı online alışveriş siteleriyle Çin ürünlerini tüm dünyaya ihraç etmektedir. Bu bağlamda Çin, ekonomisini hızla büyütmekte ve çevre ülkeler dışında merkezdeki ülkeleri de ekonomik olarak çemberi içerisine almaktadır.
Çin’in tarihi İpek Yolunu canlandırma projesi olan “Bir Kuşak Bir Yol” projesi, küçük ekonomiye sahip “Orta Asya Ülkelerinin” bağımsızlığını da tehdit etmektedir. Orta Asya ülkelerinin borçlarının toplam Gayri Safii Yurtiçi Hasılalarına (GSYH) olan payı “Bir Kuşak, Bir Yol” sonrası giderek artmaya başladı.
Türkistan coğrafyasında bulunan Kırgızistan ve Tacikistan’ın, Çin’in borç tuzağına düştüğü görülmektedir. Kırgızistan dış borçlarının %40’ı Çin’e (Çin Halk Cumhuriyeti İhracat-İthalat Bankası), %16’sı Uluslararası Kalkınma Birliği’ne ve %15’i ise Asya Kalkınma Bankasına aittir. Kırgızistan Cumhuriyeti Maliye Bakanlığı Verileri(20/02/2017)
Kırgızistan’ın Çin bankalarına gelecek beş yılda ödemesi gereken para 1,5 milyar dolar olduğu görülmektedir. Çin önce borçlandırıp sonra kendisine mahkûm eden bir ekonomi politikası yürütmektedir. Çin, Kırgızistan‘dan borçlarına karşılık daha önce Çin kendi sınırına yakın dağlık bir alandan toprak parçası almakla birlikte bugün Kırgızistan’dan borçlarına karşılık tarihi Türk şehirlerinden Narin’ı istemektedir.
Çin, Kırgızistan’da imar faaliyetleri kapsamında bölgenin yol, asfalt ve kaldırım işlerini yürütmektedir. Çin bu imar faaliyetleriyle uzun vadeli sosyo-ekonomik ve sosyo-politik bir strateji belirlemiştir. Yol, asfalt kaplama işlerinde Çin’den gönderilen işçiler çalışmaktadır. Çinli işçiler Çin hapishanelerinde tutuklu mahkûmlar olmakla beraber Çin’e geri dönmemek üzere Kırgızistan’a gönderilmişlerdir. Çinli işçilerin Kırgızistanlı kadınlar ile evlenmesi Çin hükümeti tarafından teşvik edilmektedir. Çin bu amaçla Kırgızistan’da demografik yapıyla oynamakta ve Çin nüfusunu arttırmaya çalışmaktadır.
Çin uzun vadede Kırgızistan’a yerleşmek düşüncesindedir. Bu düşünce sonucunda iki sonuç karşımıza çıkacaktır; birincisi Çin’in kültürel değerlerinin, yemek kültürünün, Çin dilinin ve Konfüçyüs yaşam felsefesinin Kırgızistan halkı üzerinde mutlak bir etkisi ortaya çıkacaktır. Kırgızistan halkı olası Çin asimilasyonuna maruz kalacaktır. İkinci olarak Çin kültürüne uyum sağla(ya)mayan Kırgızistan halkı kendi topraklarından göç etmek zorunda bırakabilecektir. Nüfus üstünlüğünü ele alacak olan Çin, karşısında Kırgızistan halkını zorla göçe tabi tutulabilir. Bu durumda bugün Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan zulmün bir benzerinin bu topraklarda yaşanılmasını kaçınılmaz hale getirebilir.
“Bir Kuşak, Bir Yol” projesiyle Çin, Türkistan coğrafyasını Türksüzleştirmek için çalışmaktadır. Ticaret anlaşmalarının karşılıklı çıkar ilişkilerine göre yapıldığı küresel piyasada Türk Devletlerinin, Çin’in ‘sadece ben kazanayım’ anlayışına karşı bir direniş göstermesi elzem hale gelmiştir. Yeni İpek Yolu projesi ve Çin’in yükselişi, Türk Dünyası ülkelerinin çöküşü haline gelmiştir. Tarihi İpek Yolu eğer yeniden canlandırılacak ve ticaret kapasitesi arttırılacaksa bunun eşit şartlar altında yapılması için anlaşmalar yeniden gözden geçirilmelidir. Türk Dünyasının geçmişte olduğu gibi yeniden bir araya gelmesi için Çin’in “Bir Kuşak, Bir Yol” projesine ihtiyacı olmadığının bilincine varması gerekmektedir. Kamuoyunda ‘yeni İpek Yolu projesiyle Türk Dünyası ülkeleri yeniden yakınlaşacaktır’ söylemi yanlış temeller üzerine kurulmuş bir zihniyetin yansımasıdır.
100 yıl öncesinde Avrupa’nın afyonuyla kendinden geçen Çin halkı bu uykudan uyanmış, Avrupa ve Amerika ekonomisiyle boy ölçüşür seviyeye gelmiştir. Türk devletleri de içinde bulunduğu bu uykudan uyanarak günümüz dünyasını doğru okumalıdır. Öz kültürel değerler etrafında Türk yaşam felsefesi sistemi geliştirilmelidir. Ekonomide yerli üretim teşvik edilerek Türk Dünyası ülkelerinin Çin ve Batı ülkelerine bağımlılığı en az seviyeye indirilmelidir. Aksi takdirde Çin’in Türkistan’a yerleşme rüyası, bugün Uygur Türklerine kâbus olan zulüm gibi diğer Türk Devletlerinde de gerçekleşmiş olacaktır.
Kaynakça