-Ögdülmiş- Haber Uygur

Doğu Türkistan’daki Çin Nazi Kampından Kurtularak ABD’ye Sığınan Mihrigül Tursun RFA Muhabiri Gülçehre’ye Duygularını ve Başından Geçenleri Anlatmaya Devam Ediyor

 

Mihrigül Tursun, Çinlilerin kurdukları cezalandırma kamplarında Uygur Türklerini aşağılamakla beraber sürekli ne olduğu belli olmayan ilaçları zorla yedirttiğini ifade etti. Ayrıca sorgulama esnasında Çince isminin Kaplan Kapanı Sandalyesi anlamına geldiği demir sandalyede elleri ve ayaklarının sabitlenerek sürekli işkenceye maruz kaldığını ve bu işkencenin ölümden daha beter olduğunu söylüyor.

Mihrigül Tursun’un anlattıklarına göre Çin hükümeti 2017 senesi Nisan ayından itibaren uygulamaya başladıkları Nazi tarzı cezalandırma kamplarına ilk başta daha önce çeşitli suçlama ve ithamlarla Çin polisleri tarafından kara listeye alınan insanları almaya başladığını, bu kapsamda kendisinin de Çerçen ilçesindeki Çin güvenlik güçleri tarafından tutuklanarak henüz bir yaşına dolmamış bebeklerinden ayrı kaldığını anlatıyor. Mihrigül tutuklanarak kampa götürüldükten sonra ona üzerinde “54” rakamı basılı olan sarı renkli yelek giydiriliyor, daha sonra Çin polisleri ona, 54 rakamının Çince kültürel anlamının “Ben Öleceğim” olduğunu, kamptan sağ kurtulmasının imkansız olduğunu söylüyor.

Mihrigül kampta hiçbir şekilde güneş ışığının olmadığı ve suyun da bulunmadığı 210 numaralı koğuşa atılıyor. Küçücük koğuşta 68 kişi bulunuyordu ve hiçbir hijyenik önlem alınamıyordu. Işıklar 24 saat boyunca açık kalıyordu. Sürekli Çin Komünist Partisinin övüldüğü şarkılar söyletiyorlardı, bütün bunların Çince yapılması zorunluydu, Uygur Türkçesi yasaklıydı, Çince bilmeyenlere çok kötü muamele ediliyordu, sürekli aşağılanıyordu ve Çince konuşamadığı zamanlarda polisler tarafından topluca tekme tokat dövülüyordu. 

Kampta tutulanlara sadece ölmeyecek kadar yemek veriliyordu, verilenlere yemek demek de zordu, Çinliler tutsakların tuvalete daha az gitmeleri için bunu yapıyorlardı, en önemlisi sorgu sırasında kadınlara zorla verilen bazı haplar insanın normal düşünme kabiliyetini yok ediyordu. Sürekli ve kasıtlı olarak verilen bazı sıvılar da kadınların adet kanamalarını geciktirmek ve yok etmek içindi, ancak bu ilaçlar bazı kadınlarda ters tepki vererek sürekli kanamaya yol açıyordu ve kanama yüzünden kadınlar ölüyordu.

Koğuşta kalanların çok fazla olduğundan yatacak yer yetmiyordu ve geceleri nöbet tutuluyordu, Mihrigül Tursun kendisinin gece nöbeti sırasında diğer koğuşlardan özellikle erkeklerin kaldığı koğuşlardan defalarca çığlık sesleri duyduğunu anlattı, gece nöbeti sırasında Mihrigül Tursun bir seferinde koğuş kapısının demir parmaklıkları arasından bir tutsağın cansız bedeninin polisler tarafından yerlerde sürüklenerek taşındığını gördüğünü göz yaşları içinde anlattı.

Kampta kaldığı üç ay içinde aynı koğuşta kalan 9 kadının öldüğünü anlatan Mihrigül, bütün bunlara dayanamayıp sinir krizi geçirdiğini, nöbet geçirdiğini ve ruh sağlığının çok kötü yönde bozulduğunu anlatıyor.

Mihrigül Tursun, Ömerbek Bekali ve diğer Kamptan kurtulanların anlattıklarına bakıldığında Doğu Türkistan’da Çinliler tarafından kurulan Nazi Tarzı Cezalandırma Kampları işkence, aşağılama  ve öldürme tesisinden başka bir şey değildir.

Haber Uygur Ajansı 16 Kasım 2018

ÖLÜMLER VADİSİ DOĞU TÜRKİSTAN-1

ÖLÜMLER VADİSİ DOĞU TÜRKİSTAN-2

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *