Aybike

Giriş 

Büyük Hun devletinden itibaren, Orhun ve Selenga nehri kıyılarından Aral Gölü kenarlarına kadar yayılan ve zaman zaman muhtelif adlarla anılan bir Türk kavmi olan Uygurlar, daha sonraki Uygur devletini kuracak ve Türk tarihinde Çok Önemli bir yere sahip olacaktı. Türk kültür tarihinin önemli uygarlıklarından biri olan Uygur Devleti, Orta Asya’da 744-840 yıllar arasında varlığını sürdürmüştür. Uygurlar öncelikle bozkırlarda büyük bir kağanlık kurmuş, sonra yerleşik hayata geçerek vahalarda muhteşem eserler meydana getirmiştir. Tarım ve ticaret faaliyetleri ile ön plana çıkan bu devlet, Türk tarihinde göçebe yaşamdan yerleşik yaşama geçen ilk devlettir, aynı zamanda Uygur Devleti Dönemi’ndeki yazılı eser sayısı da artış göstermiştir. Uygurlar ilk zamanlar Göktürk alfabesini kullanmış daha sonra ise Uygur alfabesini geliştirmişlerdir. Göktürk Devleti’nin yıkılışının ardından aynı coğrafyada kurulan Uygurlar, bozkır kültür geleneğini sürdürmüşler, Çinlilerle kurdukları yakın ilişkiler neticesinde de Maniheizm ve Budizm dinlerinden etkilenerek Türk kültür yapısında önemli değişikliklere sebep olmuşlardır. Şehir devletleri kurarak bunlara Beşbalık adını vermişlerdir. Hükümdarları Moyen-çur Dönemi’nde diğer boyların, Uygur Devleti’nin hakimiyetine girdiği söylenebilir. Bu kağanlık zamanında tarımın gelişmesine paralel olarak, şehirciliğin de geliştiği fark edilir. Zaten kağanların emri ile en az üç şehir inşa edilmiştir. Bunlardan biri Baybalıkolup kağanın emri üzerine 757 yılında kuruluş çalışmalarına başlanmıştı. Diğeri ise Karabalagasun(Ordubalık) idi. Üçüncüsü ise günümüzdeki Tuva Özerk Cumhuriyeti sınırları içinde bulunan Por Bajın’dır. Söz konusu Uygur kale-şehirlerinin sayısını arkeolojik çalışmalarla çoğaltmak ihtimal dahilindedir. Bununla birlikte Uygurlar, kuça ve Turfan gibi Doğu Türkistan Kültür şehirlerini kendi hakimiyetleri altına almışlardı.

Uygur Devletinin Gelişimi

Uygurlar Çin kaynaklarında Hunların soyundan gösterilmektedir. V. yüzyılda Orta Asya’nın büyük bir kısmına yayılmış olan Töleslerin bir boyu olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygurlar bu dönemde Kao-çı(yüksek tekerlekli arabalılar) adıyla bilinmekteydiler. Orhun Kitabeleri’nde ise Dokuz Oğuz adı ile anılıyorlardı. Uygurlar, Orhun ve Selenge vadilerinin yerli kavimleri idiler. Bunlar Göktürk devleti kurulunca, onların hâkimiyetini tanıdılar. Basmil ve Karluk gibi boylarla kurdukları iş birliği ile II. Göktürk Devleti’ne son veren Uygur Devleti, 745 yılında hükümdar KutluğKül Bilge Kağan tarafından kurulmuştur. Devlet kurup bağımsız bir teşkilat yapısına sahip olmadan önce Hun Dönemi’deki Çin faaliyetleri ve yapılan mücadeleler safhasında da tarihteki yerlerini almışlardır.

Devletin kurucu hükümdarı olan Kutluğ Kül Bilge Kağan zamanında Uygurlar kendi siyasi birliklerini tamamlamışlardır. Bilge Kağan’ın başarılı döneminin ardından başa geçen Moyen Çur Kağan askerî disiplini ile ön plana çıkmıştır. Moyen-çor’un etkinliklerini Orhun-Selenga ırmakları arasındaki Şine-usu Gölü yakınında diktirdiği “bengü taş”‘ tan izlemek mümkündür. Onun döneminde Batı, Oğuz, Kuzey ve Çin üzerine yapılan seferler olmak üzere toplam dört sefer düzenlenmiştir. Bu çerçevede, kuzeyde Yenisey Nehri havalisindeki Kırgızlar’la, Altay Dağları ile Tanrı Dağları arasında bulunan Karluklar ve onlara yardım eden daha batıdaki Türgişler’le, Yenisey, Obi ve İrtiş ırmakları arasında bulunan Basmıl, Dokuz Tatar ve Çikler’lesavaşmış, bunların tamamını kendi kağanlığına bağlamıştır. Hükümdar kendi döneminde yaşanılanları anlatan Göktürk Alfabesi ile kaleme alınmış bir yazıt bırakmıştır. Uygurların Orta Asya politik sahasında etkinleşmesi yüzyılın ortalarına doğru tırmanan Arap-Çin rekabetiyle ilintilidir. Taraflar kozlarını 751 yılında Talas Irmağı kenarında yapılan savaşla paylaşmışlar, Kırgızların yanı sıra Karlukların da desteğini alan İslam kuvvetleri Çin ordusunu dağıtmıştır. Çin’in, Göktürk Kağanlığı’nın çöküşü ile yayılma ve nüfus etme olanağı bulduğu Tarım Havzası’nı (Bugünkü Doğu Türkistan) tamamen boşaltmasına -bu boşluğu Uygurlar doldurdu; bütün Tarım Havzası Uygur kontrolüne girmiştir.

Devletin bir diğer hükümdarı olan Bögü Kağan ise din alanında yapmış olduğu reform hareketleri ile adından söz ettirmiştir. Çin’e yaptığı seferlerle birlikte Maniheizm dinini kendi ülkesine getirmiştir. Bir sanat ve ticaret dini olan Mani dini ile birlikte Uygurlar savaşçı kimliklerini yitirmiş bununla birlikte sanat, edebiyat ve ilim alanında Bögü Kağan Dönemi’nde önemli gelişmeler göstermişlerdir.

Ötüken’de devletleri yıkılan Uygurlar, yurtlarını terk ederek Karluk ülkesine (Çungarya), Kan-çou’ya ve yoğun bir şekilde İç Asya/Tarım havzası’na göç ettiler.

Uygur devletinde kültür 

Türk boyları arasında tarım toplumunun ilk örnekleri bu dönemde görülür. Uygurlar, tarım yapabilmek için şehirler kurulmuştur. Göçer hayatın izin vermediği kültür birikimi sağlanmıştır. Günümüz Türk devletlerine varan birçok özellik ilk olarak Uygurlarda da görülür. İbnFadlan Dönemin seyyahlarında Uygur kültürünün zenginliğinden bahsedilmiş, birçok dinin bir arada yaşaması betimlenmiştir. Türklerin ata dini olan tengricilik ile budizm, maniheizm, nesturi hristiyanlık bir arada ve problemsiz şekilde yaşamaktaydı. Devlet özellikleri açısından Çinlilerce ilginç bulunup, incelemek için elçiler yollanıyordu. Budizme geçiş de Çinli elçiler vasıtasıyla olmuş, Uygurlar diğer kültürler altında ezilmemek için dünyada pek kabul görmeyen maniheizmi tercih etmiştir. Mani dini yine Bögü Kağan zamanında resmî din hâline gelmiştir. Sonunda budistyoğunluklu, diğer dinlerin de rahat yaşandığı bir devlet ortaya çıkmıştır. İlk hukuk, sivil örgütlenme, vergi, spor, müzik terimler bu dönemde ortaya çıkmıştır. Bozkır hayatının anarşik yapısına karşılık Uygurlarda hoşgörü ve refah içinde yaşanıyordu. Bu özellikler o dönemden kalan binlerce hukuk, sivil ve devlet yazmalarında görülebilir.

Uygurların güneyde temas ettikleri başlıca kültürler Çin ve Doğu Türkistan Kültürleri olup, Uygurların Çinleolan temasları daha ziyade siyasi bir gaye gütmekte idi. Ellerinde Maniheizm gibi kuvvetli bir din ve kültür silahı olan Uygurlar, Çin’in uzak bölgelerine kadar yayılıyorlar ve Mani mabetleri kurmaya, bu münasebetle de Mani dinini yaymaya çalışıyordu. Uygurlar, Kuça ve Turfan gibi Doğu Türkistan kültür şehirlerine karşı daha hürmetli ve muhabbet dolu bakıyorlardı.

Dış ticaret açısından baktığımızda Uygurların komşu devletlere canlı hayvan, kösele, deri, kürk, hayvansal gıdalar sattıklarını,  karşılığında hububat ve ipek aldıklarını görürüz.  Bu devirde Türklerle komşuları arasındaki ticaret iki yoldan gerçekleşiyordu. 1. İpek Yolu: Bu yol Çin’den başlıyor, Türklerin çoğunlukta olduğu Orta Asya’dan geçip İran üzerinden Akdeniz’e  ulaşıyordu. İpek Yolu’na hakim olan, o devirlerde dünya ticaretinin önemli bir kısmına  hakim olacağı için büyük devletler arasında  büyük bir rekabet konusuydu. 2. Kürk Yolu: Bu yol, Hazar ve Bulgar ülkelerinden başlayarak, Ural, Güney Sibirya, Altaylar, Sayan dağları üzerinden Çin’e ve Amur Nehrine uzanıyordu.Bozkır sahasının çoğunluğunu otlaklar meydana getirmekteydi. Her boyun kendi hayvan sürülerini beslediği bir yaşam alanı söz konusuydu. Bunun yanında tarıma elverişli topraklara ulaşan Uygurlar buğday, darı gibi tahıl ürünlerinin ekip biçmekteydiler. Tarım ürünlerinin kendileri tarafından elde edilmesi dış ülkelere özellikle Çin’e olan ekonomik bağlılığı azaltıyordu.

Uygur Devletinde Şehircilik

Türk tarihçilerinden İbrahim Kafesoğlu ve Faruk Sümer, Türklerin bozkır devresi için Orhun bölgesinin bir hakimiyet merkezi olduğunu belirtmişlerdir. Orhun Nehrinin batısındaki otlaklarda yer alan ve Uygurlarca Ordu Balık olarak adlandırılan Karabalgasun, 745-840 arasında hüküm süren Uygurların merkezi idi. İç Asya yerleşim birimlerinde ve Türklerin bozkır dönemine ait şehir kültüründe “Balık” kelimesi sıkça rastlanmıştır. “Kale” ve “saray” mânasını da ihtiva eden kelimeye Türkçe metinlerde “şehir” anlamında ilk defa Orhon yazıtlarında rastlanır. Tonyukuk Kitâbesi’nde de Çin’e yapılan Türk akınlarından bahsedilirken Çin şehirleri balık sözü ile anılmaktadır. Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk’te; “بلق balık: İslâmlıktan çok evvel Türk dilince sığınak, kal’e, şehir demektir. Uygurcada dahîböyledir. Uygurların en büyük şehirlerden birisine “Béşbalık” denir, “beş şehir” demektir.

Uygurlar, Kuça ve Turfan gibi Doğu Türkistan kültür merkezlerini kendi hakimiyetleri altına almışlardı ve bu şehirler karşı daha hürmetli ve muhabbet dolu bakıyorlardı. Zaman zaman Tibetlilerin bu şehirlere karşı olan hücumları da, çok kanlı olarak Uygur kağanı tarafından püskürtülmekte idi. Uygur manevi hayatını tanzim eden fikirler ve din adamları hep bu şehirlerden geliyordu. Bu sebeple de Kuça gibi Doğu Türkistan şehirlerinde Uygurca vesikaları 840 senesinden çok evvel bulabiliyoruz.

Uygurlar mimarı sahada da çok eser bırakmıştır. Bu eserlerde Türk otağ ve ordu geleneği, eski orta Asya ve Çin geleneği ile birleştirilmiştir. Malzeme olarak aşı boyalı ve yaldızlı ağaç, balçık tuğla ve taş yanında oymalı keramik ve sırlı tuğla da kullanılıyordu. Uygurlar daha Orkun kıyılarında iken Çin tekniklerini biliyordu. Arkeolojik kalıntılar ve metinlerden anlaşıldığına göre, Uygurların inşa ettikleri yapılar; balık (surlu şehir veya kale), ordu-balık (içinde hükümdar kalesi olan şehir), kent (Sogdça şehir anlamında), uluş (köy), dödüş (hayır niyetine yapılan dini külliye), burkan-orun (budisttapınak), ediz-ev (kule tapınak), stupa (budist türbe) ve kalık’tr (yüksek köşek).

Karabalasagun (Ordu-Balık)

Ordu-Balık ya da diğer söylenişleriyle Karabalgasun, Karabalsagun ya da Karabalasagun (Çince: 回鶻單于城pinyin: huígǔ dānyú chéng; anlamı: Uygur Tanhukalesi), Uygur Kağanlığı’nın aynı isimdeki başkentinde yer alan kale. Uygur Kağanlığı’na başkentlik yapmış o zamanlar Mubalik ismi verilen bir şehirdir. Kale ordu denen bir sur ile kaplıydı. Bu suru ise balık denen ikinci bir sur çevreliyordu. İbrahim Kafesoğlu’na göre, Uygur Hakanlığı’nın Orhun kıyısındaki başkenti olan Ordu-balık şehri ilk olarak Uygur hakanı Kutlug Bilge Kül tarafından kurulmuştur.

Ordu Balık hakkında Müslüman seyyah ve coğrafyacılar bilgiler vermiştir. Temim b. Bahr adlı Müslüman gönüllü 821 yılında veya daha önce Ordu Balık’ı ziyaret etmiş ve ziyaret ile ilgili müşahadelericoğrafyacıların eserlerinde bize kadar gelmiştir.Temim’inMüslümanların Toğuz Ğuzz adıyla tanıdıkları Uygular’adair verdiği bilgiler, eski Türklerin yerleşik ve şehir hayatına dair en değerli bilgileri teşkil eder. Müslüman seyyahı bu şehrin büyük ve muhkem surlarla çevrilmiş olduğunu, çevresinde şenlikli kasabaların ve birbirinebitişik köylerin bulunduğunu görmüştür. Şehrin on iki adet muazzam demir kapıları olduğunu söyleyen Temim, orada kalabalık ve yoğun bir halkın yaşadığını, çarşılarının ve ticaretin çok hareketli olduğunu kaydetmiştir. 

İçinde kağanın sarayı olan Karabalasagun’un etrafı surlarla çevriliydi ve 12 büyük demir kapısı vardı. Nüfusu kalabalık olup çarşıları, esnafı mevcuttu. Bunun yanında şehre hâkim çok uzaklarda görülebilen altından bir çadır olduğu ve bunun sarayın düz damının üzerinde bulunduğu, ayrıca içine yüz kişinin sığdığı da kaydedilmiştir. Emel Esin, Türk şehirlerinin iç kale, iç şehir ve dış mahalle olarak üç kısımdan müteşekkil olduğunu belirtir. Bugün Karabalgasun harabelerinde görülen duvar kalıntılarının iç kalenin duvarları olduğu düşünülebilir. Bunun dışındaki geniş bir bölgede çadır alanları bulunmaktadır. Dış mahalle ise bu örnekte yerleşik olarak değil, başkente belli bir mesafeye kadar konup göçen çeşitli obalar olarak düşünülebilir. Karabalgasun, sadece siyasi bir merkez olarak kalmayıp aynı zamanda ticari ve kültürel bir merkez hâline de gelmişti. Karabalgasun, Kuzey İpek Yolu’nun kontrol noktasıydı ve Çin, İran ve Doğu Roma’dan kervan ve elçilerin sık gidip geldiği yerlerden biriydi. Bazı tarihçiler şehrin daha Gök Türkler zamanında da var olduğunu ve başkentlik yaptığını tahmin etmektedir. 

Beşbalık

Beşbalık, (Çince: 北庭, Beiting; Uygurca: بەشبالىق, Beshbaliq), Günümüzde Çin’in Sincan Uygur Özerk Bölgesi olarak bilinen Doğu Türkistan’ın kuzeydoğusunda, Sanci Hui Özerk İli’inde Jimisar İlçesi içinde tarihî bir kalıntı şehirdir. Jimisar İlçesi’nin 12 kilometre kuzeyinde, İlk Han Hanedanı (汉朝,MÖ 206 – MS 220) zamanından beri kurulu Beşbalık (Beiting), Cungarya havzasında, ve kuzey İpek Yolu üzerinde en önemli bir yerleşim yeridir. Beşbalık, Turfan havzası ile Çungarya havzası arasında uzanan Tanrı dağlarının (TienŞan) doğu kanadı Bogda dağlarının kuzey eteklerinde, bu silsileden inen akarsuların yığdığı bir piemont ovasında, buzullarla beslenen ırmakların suladığı vahalarda kurulmuş şehirlerden biri idi. Çevresinde eski sulama tesislerinin kalıntıları vardır. Şehrin hemen kuzeyinde, barkan tipi kumullar ve kumul sıraları ile kaplı Gurbantünggüt çölü başlar. Çöl ile dağların etekleri arasında, bir zamanlar canlı bir doğu-batı ticaretinin güzergâhı olan ve bugün de kullanılan önemli bir karayolu uzanır.  

Beşbalık hakkında en eski bilgilere Çin kaynaklarında, Göktürk yazıtlarında ve bazı Uygur eserlerinde rastlanmaktadır. Çin kaynaklarına göre şehir milattan sonra II ve III. yüzyıllarda Kagan Stupa adı ile biliniyordu ve mahallî bir beyliğin merkezi idi; VI. yüzyıldan sonra da Budizm’in Orta Asya’daki en büyük merkezini oluşturdu. 658’den sonra Çinliler’inegemenliğine girerek geniş bir alanın merkezi oldu ve Pei-tieng adını aldı. 791 yılında Karluk Türkleri tarafından ele geçirildi. IX. yüzyılda Kırgızlar’ın baskısı ile Moğolistan’dan çıkan Uygurlar bu bölgeye yerleştiler. Kaşgarlı Mahmud, Divân-ı Lügati’t-Türk’te; “بلق balık: İslâmlıktan çok evvel Türk dilince sığınak, kal’e, şehir demektir. Uygurcada dahî böyledir. Uygurların en büyük şehirlerden birisine “Béş balık” denir. Burası Uygurların en büyük şehridir; “beş şehir” demektir. Zülkarneyninyaptırmış olduğu “Sulmî, Koçu, Can-balık, Béşbalık, Yanğıbalık” adındaki şehirlerdir.

Gök Türkler devrinde Beşbalık, Göktürkler, Uygurlar ve Çinliler Arasında mücadele Sahası Olmuştu. Uygurlar 4. yüzyılda, 605- 630 yıllarında ve 745 – 840 yılları arasında varlığını sürdüren Uygur Kağanlığı zamanında Beşbalık’ı ellerinde tutmuşlardır. Uygurlar İslâm’a dönmeden daha önce Tengricilik (Göktanrı), Mani, Budizm veya Nestorian Hristiyanlık gibi dinlere inanmışlar, şehirde bulunan kalıntı ve bulguların çoğu Mani ve Budizm dini ile ilgilidir. Büyük Uygur Kağanlığı devrinden başlayarak, Beşbalık, Koço gibi şehirlerin etrafında Uygur nüfusu birikti. BeşbalıkUygurları döneminde şehir kültürü buralarda çok gelişti. Uygurlar’ın Beş Balık – Koçu bölgesinde, daha ziyade veya kısmen yerleşik bir topluluk şeklinde yaşadıkları görülüyor. Bunda Orhun Bölgesindeki oturak Uygurlar’dan pek veya en mühim bir kısmın Beş Balık-Koçu bölgesine yani Doğu Türkistan’a göç etmiş olmalarının şüphesiz mühim bir payı vardır.KarahocaUygur Krallığı’na (866- 1209) Turfan kış aylarında, Beşbalık ise yaz aylarında başkentlik yapmıştır. 10. yüzyılın birinci yarısında ünlü bir Uygur bilgini ve Uygur edebiyatcısı olan Singku Seli Tutung’unBeşbalık’ta yaşadığı tahmin edilir.

Por-Bajın

Por-Bajın (Tuva Türkçesi: Пор-Бажың, (Rusça: Пор-Бажын) Günümüzde Tuva Cumhuriyetinde bulunan Uygur Kağanlığı devrinde yapıldığı araştırmacılar tarafından söylenen eski yapının adıdır. Tuva’daki bir göl olan Tere-hölün ortasında bir adacıkta yer almaktadır. Bu Porbajın sözü Tuva Türkçesinde “pişirilmiş topraktan ev” gibi bir anlama gelmektedir.  Kale surlarının iç duvarlarının ortasında binalar, evlerin merkezi bir sokağa çıkış yolları planlı bir yapı olduğunu ortaya çıkarır. Kalenin toplam alanı 3.3 hektardır. Düzenli imar edilmiş dikdörtgen duvarlar 8 m’ye kadar yükselir. Tuğla kalıntılardan anlaşıldığı kadarıyla güneyden kuzeye 158 metre, batıdan doğuya 211 metre uzanır. Por-Bajinaslında küçük bir kale. Dört yanı surlarla çevrili ve dört köşesinde burçlar yükseliyor. Güney tarafına bakan burçtaki delikler, inşa sırasında kullanılan ağaçların zamanla çürümesiyle oluşmuş. 

Şehri ilk keşfeden Avrupalı, Rus Arkeolog D.A. Klementz’dir. Minusinsk müzesi çalışanı Klementz, 1891 yılında Doğu Sibirya’ya bir coğrafya araştırması için gittiğinde bu yapıyı keşfetmiştir. Klementz, bu yapının 200 km. ötesindeki bugünün Moğolistan sınırları içinde kalan Kara Balasagun kentinden ayrı bir yapıda inşa edildiğini fark etmiş. Ondan 60 yıl sonra ise USSR etnografya enstitüsü çalışanı olan S.I Vainshtein burada araştırmalarını yapmış. Vainshtein, araştırmalarından sonra Klementz’in söylemlerine benzer olarak bu yapının MS 750 yılında Uygur Hanı Mayençur Han tarafınca yapıldığını ortaya koymuştur. Kenti çevreleyen surların, mimari biçim benzerliklerinden dolayı bazı Çinli ustalara yaptırıldığı düşünülmektedir. Vainshteinin teorisinden başka öne sürülen bir teori olmasa da yine bazı tartışmalar süre gelmekte. Selenge yazıtlarında ise burası ”Sonbahar geldiğinde ordumu ayarlamak için burasını kurdum” şeklinde geçiyor. Ayrıca Por-Bajin ve çevresinde Türk anıtmezarları ve yazıtlar da bulunuyor.Por-Bajin kazısı, hâlâ büyük çaplı bir kurtarma ve araştırma faaliyeti olarak biliniyor. 3 Ağustos 2007 yılında Porbajın’ın ziyaretçileri arasında Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ve Monako prensi AlberII vardır.

Sonuç

Şehirleşmenin sonucunda ticareti de öğrenen Uygurlar, lüks eşyalara ihtiyaç duymaya başladılar. Sonuçta Çinlilerle at-ipek ticareti eski devirlerde hiç rastlanılmadığı kadar çoğalmıştı. Kurulan bu şehirlerde pazarların ortaya çıkması, ticaretin gelişmesi, ticarette paranın kullanılışı Uygurların yerleşik hayat tarzına geçtiklerinin ve bu alanda gelişmelerinin açık göstergeleridir.

Kaynakça

“Por-Bazhyn Archeological Expedition in Tuva Prepared”. “Tuva-Online” News & Information Agency. 1 Nisan 2007, Erişim tarihi: 6 Haziran 2021, https://en.tuvaonline.ru/2007/04/01/por-bazhyn.html

 Atalay, Besim, “Divanü Lügati’t – Türk”, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara, 2006.

Beşbalık, “北庭古城遗址”, 百度百科, Erişim Tarihi, 24 Nisan 2021: https://baike.baidu.com/item/%E5%8C%97%E5%BA%AD%E6%95%85%E5%9F%8E%E9%81%97%E5%9D%80/6481288?fromtitle=%E5%8C%97%E5%BA%AD%E5%8F%A4%E5%9F%8E&fromid=172865

Ercilasun, Konuralp, Bozkırda Hakimiyet Merkezi Hakkında Bazı Görüşler, Türk Dili Araştırmaları Yıllığı – Belleten , 59 (1) 2011, s. 27-36. 

Erinç, Sırrı, “Beşbalık”, TDV İslam Ansiklopedisi, Cilt 5, İstanbul, 1992.

Gömeç, Saadettin, “Uygur Türkleri Tarihi ve Kültürü”, Akçağ , Ankara, 1997.

İzgi,Özkan, “Çin Elçisi Wang yen-te’nin Uygur Seyahatnamesi”, TTK Yayınları, Ankara, 1989. 

Kafesoğlu,İbrahim, “Türk Milli Kültürü”, ÖtükenNeşriyat Yayınları, İstanbul, 2014.

Ögel,Bahaeddin, “Türk Kültür Tarihi”, TTK Basımevi, Ankara, 1984. 

Rozi, Yalkun, Lay Qel’eniñ Siri (Uygurca) “Çamur Kalenin Sırrı”, Xinjiang Medeniyeti Dergisi, Sayı 5, 2018, s. 29-38.

Sümer, Faruk, “Eski Türklerde Şehircilik”, TTK, Ankara, 2019.

Taşağıl, Ahmet, “Uygurlar”, Bilge Kültür Sanat Yayınları, İstanbul, 2020. 

Yıldırım, Kürşat, “Doğu Türkistan’ın Tarihi Coğrafyası”, Ötüken, İstanbul, 2016. 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *