BEBEK MERYEM TÜM VİCDANLARA SESLENİYOR
Beyaz Kelebek
Doğu Türkistanlı altı aylık bir bebeğin dilinden Çin’in yaptığı insanlık dışı zulmün hikâyesi.
Benim adım Meryem, ben bu dünyaya geleli altı ay oldu. Daha önce annemin karnında güven ve huzur içindeydim. 20 Haziran 2019 dünyaya geldim. O günden bu yana annemin sıcaklığını her an hissederek, babamın da sonsuz sevgisiyle huzur içinde büyüyorum. Ama dışarı çıktığımızda bazen diğer bebekleri görüyorum ve onlara özeniyorum. Çünkü onların ne çok sevdikleri varmış, mesela dedeleri, anneanne ve babaanneleri, dayıları, amcaları, halaları, teyzeleri, kuzenleri vs. Ben de akrabalarım yanımda olsun, beni sevsin istiyorum. Bunu istemem gayet tabi, çünkü bebeğim ben, sevilmek benim de hakkım.
Annem ve babamın dediklerine göre, gerçi biz şu an bir çekirdek aileyiz ama aslında her ikisinin de vatanımız Doğu Türkistan’da kocaman aileleri varmış. Annem sekiz kardeşlik bir ailede doğmuş, babamın da iki kardeşi varmış Doğu Türkistan’da. Anneannem ve dedem de oradaymış. Amcalarım, dayılarım ve teyzelerim hepsi evliymiş ve çocukları varmış. Anlaşılan o ki pek çok sevebileceğim akrabalarım varmış, benim orada.
Ben anne ve babama şöyle dedim: O vakit biz de gidip vatanımızda akrabalarımızla beraber yaşayalım! Çünkü ben onları çok merak ediyorum. Dedem ve anneannem beni sevsinler, kuzenlerimle birlikte oynayayım, diğer akrabalarım da benim büyümeme şahit olsunlar… Ben bunları söylerken babam sustu, anneminse gözleri doldu. Bense ne olduğunu anlamadığım için bakakaldım onlara. Neden annem ve babam akrabalarıyla beraber yaşamayı istemiyorlar ki diye içimden geçirdim. Daha sonra annem ve babam bana yavaş yavaş anlatmaya başladı. Aslında onlar da kendi vatanında çok sevdiği akrabalarıyla birlikte yaşamak istiyorlarmış, ama bizim düşmanımız olan, Çin diye bir ülke vatanımızı işgal etmiş ve bizi asimilasyon etmeye çalışmaktaymış. Çinliler bizim milletimize ya yok olacaksın, ya da bizim gibi Çinli olacaksın demişler. Ben babama Çinlilerin kim olduklarını, bizi neden işgal ettiklerini sordum. Aslında onlar bizim komşularımızmış, tarihte pek çok kez biz onlara yardım etmişiz ama bu işgalci millet her fırsat yakaladığında bizi işgal etmeye çalışmış. Biz de her defasında savaşmışız ve hür yaşamışız. O zaman yine savaşalım dedim ben. Annem de dedi ki biz, kahraman Uygur milleti bu işgale hiçbir zaman razı gelmedik, onlarla sürekli mücadele edegeldik. Hatta çok yakında iki kere başardık ve bağımsız devletimizi kurduk. Lakin Çin de birkaç devletle beraber iş tuttu, bizse onlarla tek başımıza mücadele ettik. Niçin yalnız kaldık? Bizim kardeşlerimiz yok muydu anne diye sordum ben. Vardı kızım diye cevap verdi annem. Ama ister bizim kardeşimiz olan Türk milletleri olsun, ister diğer Müslüman milletler olsun, bize yardım etmeksizin sustular ve bizi yalnız bıraktılar, dolayısıyla devletimiz tekrar yıkıldı.
Bunu duyunca ben inanamadım. Bu nasıl olabilir? Çok şaşırdım. Biri benim kardeşime el uzatırsa ben nasıl susabilirim ki?! Gerçi bir bebek olsam da ben böyle bir durumda susmamam gerektiğini bilirim, ama bizim koskocaman kardeşlerimiz nasıl böyle davranabilirler? Babam da diyor ki şuan Çin bizim milletimize türlü türlü işkence ederek yok etmekteymiş, hapse atmakta, kampa götürmekte ya da kızları zorla Çinli erkeklerle evlendirmekteymiş. Benim gibi masum sabileri ise anne babalarından ayırarak kendi kültürünü öğretip asimilasyon etmekteymiş.
Bunu duyunca o kadar çok üzüldüm ki bu dünya nasıl bir yer, acaba burada sevgi ve insanlık, en önemlisi de iman yok mu diye düşündüm. Hatta bu dünyada yaşamaktan korkmaya başladım. Doğu Türkistan’daki tüm bebeklerin özgür dünyadaki her bebek gibi, benim gibi anne babası tarafından sevilerek büyümeye hakkı yok muydu? Bu nasıl bir işgal? Bu nasıl bir katliam!? Sessizce, sinsice yok etmektir bu!? Apaçık sevgi katliamıdır bu zulüm. Daha da kötüsüyse kardeşlerimizin ve Müslümanların susması, insanların susarak ve izleyip bu sessiz katliama yardımcı olması değil mi?
Ben Meryem, altı aylık bir bebeğim ve bir Doğu Türkistanlı olarak sana sesleniyorum ey zalim Çin! Sana sadece şunu söyleyeyim ki er ya da geç, bu yaptıklarının hesabını vereceksin. Adil olan, kahhar olan Allah yaptığın zulmün hesabını sana soracak ve senin cezanı kesecek. Zalimler için yaşasın cehennem.
Ben Meryem, altı aylık bir bebeğim ve bir Doğu Türkistanlı olarak size sesleniyorum ey kardeşlerim! Ey Müslümanlar! Biz bir beden değil miyiz? Peygamber böyle buyurmamış mıydı? Biz bu derece ağır bir zulme maruz kalmışken siz nasıl huzur içinde yaşayabilirsiniz? Allah bunun hesabını sormaz mı?
Ben Meryem, altı aylık bir bebeğim ve bir Doğu Türkistanlı olarak sana sesleniyorum ey insanlık. Bu nasıl insanlık? Sizin de çocuklarınız vardır, biz de, biz Doğu Türkistanlı bebekler de en az onlar kadar sevilmeyi hak ediyoruz.
Size sesleniyorum ey dünya. Gelin! Hep beraber bu zalime dur diyelim. El ele vererek bu sessiz katliamı ortadan kaldıralım. Ey insanlar, dünyadaki zulmü durdurun ve sevgi tohumları saçın ki Rabbiniz Allah’ın rahmetine eresiniz, biz bebekler de huzur ve sevgi içinde büyüyelim.