Çin Nazi Kamplarına Gönderilmeye Neden Olan 48 Gerekçe

0

Çin Nazi Kamplarına Gönderilmeye Neden Olan 48 Gerekçe

Doğu Türkistan’da büyük bir kriz var. Detayları karanlık. Çin’in batısındaki Uygur Özerk Bölgesinde 12 milyon Uygur ve Kazak vatandaşını kontrol etmek için oluşturulan geniş kapsamlı gözetim ve terör sisteminin iç işleyişinin ortaya çıkarılması konusunda Çin Komünist Partisi hiç istekli görülmüyor. Partinin bakış açısına göre, faaliyetleri küresel spot ışıklarından ne kadar uzak kalırsa o kadar iyidir.

 

Ama şu an bölge halkına neler olup bittiğine dair elimizde kabaca bir taslak var. Han Çinlileriyle Doğu Türkistan’ın Uygur halkı arasındaki artan gerginlikler, (Çin zulmünden kaçıp) Suriye iç savaşına katılan Uygurlar ve Uygur ayrılıkçılarının düzenlediği çeşitli terörist saldırıları bahane edilerek Parti, Şiddet Terörüne Karşı Sert Darbe Kampanyası başlattı. İsmine rağmen, kampanyanın hedefleri teröristlerle sınırlı değil. Bölge’de yaşayan hiçbir Uygur ve kazaklar başta olmaz üzere diğer etnik azınlık mensupları da Partinin gölgesinden kaçamaz.

 

Doğu Türkistan nüfusunu gözetim ve baskı altında tutmak için kullanılan yöntemlerden bazıları, doğrudan distopik hayal gücüne dayanıyor: Parti, Bölgedeki Uygur nüfusunun DNA’sını, iris taramalarını ve ses örneklerini topladı. Onların dijital cihazlarının içeriğini düzenli olarak tarar, dijital kodlanmış kimlik kartlarını onların hareketlerini takip etmek için kullanır ve evlerine, sokaklarına, pazar yerlerinde dizi dizi yerleştirilmiş olan CCTV kameralarıyla onları gözetir.

 

Çin tarihi öğrencilerine, sistemin diğer unsurları içgüdüsel olarak tanıdık geliyor. Kültür Devrimi tarzı mücadele oturumları yeniden adet haline getirildi: Uygurlar artık akrabalarını suçlamak ve kişisel olarak siyasi günahlarını alenen kabul etmek için halka açık toplantılarda bir araya getiriliyorlar. En çok endişe verici olanı ise ana kültürüne bağlı olan Uygurları “yeniden eğitmek” için yaratılan geniş kapsamlı olan politik eğitim kampları ağıdır. Bu kamplarda 600.000 ile 1,2 milyon arasında Uygur Türkü, yani yaklaşık nüfusun 12’de biri, tutuklu olarak bulunmaktadır.

 

Bu kamplardan birinde tutuklanan bir Uygur veya Kazak ne yapmış olmalı ki? İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW), Doğu Türkistan’daki krizle ilgili bu ayda yayınladığı 125 sayfalık bir rapor, bu soruya yanıt bulmamıza yardımcı olabilir. Bu raporun başlığı ise: “İdeolojik Virüslerin Yok Edilmesi: Çin’in Sincan Müslümanlarına Yönelik Baskısı”

 

Rapor, çoğunlukla, HRW araştırmacılarının dokuz ülkede yaşayan 58 etnik Uygur ve Kazak ile yaptığı görüşmelerden alınan alıntılardan oluşmaktadır. Bu, şimdiye kadarki o türdeki yayınlardan en kapsamlı olan bir mülakattır. Görüşülenlerin tümü son iki yıl içinde Doğu Türkistan’dan başarılı bir şekilde kaçabilmişler. Onlar ya siyasal eğitim kamplarında gözaltına alınmışlar ​​ya da aile üyelerinin kendi yerine alıkonulduklarını gördüler. Açıklamalar, Doğu Türkistan’da olup bitenler hakkında dışarıda duyduğumuz diğer bilgi akışlarından toplanan verileri destekliyor. Bununla birlikte, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) röportajlarını bu kadar değerli kılan ise rapor, şunu net bir şekilde görmemizi sağlıyor: Sert Darbe Kampanyası Doğu Türkistan’daki gündelik hayatın akışını değiştirmektedir.

 

Burada Uygurlar ve Kazakların şimdiki zamanın güvenlik ajanlarının ilgisini çekme dehşetinden kurtulabilmesi için dikkat edilmesi gereken risklerini listeliyorum. Listedeki her bir madde, İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) görüşmecilerinden en az biri tarafından belirtilmiştir. Bu maddelerden Her biri yargısız gözaltında tutulma ve siyasi eğitim kampında süresiz olarak hapsedilmelere neden olmak için yeterlidir.

 

Doğu Türkistan’da Tutuklanmanın Kırmızı Kartları

 

Çadır sahibi olmak Başkalarına ant içmemeyi veya lanetlememeyi önermek Yurt dışında seyahat eden biriyle konuşmak
Kaynak ekipmanına sahip olmak Başkalarına günah işlememesini söylemek Yurtdışında seyahat etmiş olmak
Ekstra yiyecek sahibi olmak Güneş doğmadan önce kahvaltı yapmak Sadece yurt dışına seyahat eden birlerini tanıyor olmak
Bir pusula sahip olmak Memurlarla tartışmak Çin’in başka bir ülke kadar olamadığını söylemek
Birden fazla bıçak sahibi olmak Yerel görevliler hakkında şikâyet dilekçesi göndermek Fazla çocuk sahibi olmak
Alkol almamak Kendi yatağında yetkililerin uyumasına, yemeğini yemesine ve evinde yaşamasına izin vermemek VPN açmak
Sigarayı bırakmak Kimliği olmamak WhatsApp açmak
Ebeveynleri öldüğünde ağlamak, yas tutmak veya başka türlü hüzünlü davranmak.  Yetkililerin DNA’sını almasına izin vermemek  Yurtdışında çekilen bir videoyu izlemek
Çin bayrağının önünde eşarp takmak Türban takmak (45 yaşın altındaysa) Mescit veya camiye gitmek
Namaz kılmak, dua etmek Oruç tutmak Dini tebliğ dinlemek
Yetkililerin irislerini taramasına izin vermemek Telefonundaki her şeyi yetkililerin indirmelerine izin vermemek Yetkililere vermek için ses kayıtları hazırlamamak
Okulda ana dilini konuşmak Devlet dili Çalışma gruplarında anadilinde konuşmak  Yurtdışında biriyle konuşmak (Skype, WeChat vb. Aracılığıyla)
Arap harfli yazı olan kıyafet giymek Sakal bıyıklarını uzatmak  Dini ikonografisi olan herhangi bir elbise giymiş
Zorunlu propaganda derslerine katılmama Zorunlu bayrak törenlerine katılmama Açık Mücadele oturumlarına katılmamak
Açık Mücadele oturumlarında Aile üyeleri veya kendisine yönelik suçlamayı reddetme Polis tarafından gözaltında tutulduğunda kendinizi öldürmeye çalışmak Eğitim kamplarında intihar etmeye çalışmak
Geleneksel bir cenaze töreni yapmak Polis departmanına kayıt olmadan evinde birden çok aileyi misafir etmek Yukarıdakilerden herhangi birini yapmış olan biriyle bir ilişkisi bulunmak

 

Bu kampanyanın merkezi bir unsuru belirsizliktir. Bu öğelerin hangisinin resmi politika ve hangilerinin yerel yetkililer tarafından yapılan kararların sonucu olduğuna hüküm vermek zor. Bunlar muhtemelen planlar gereğidir. Görüşülen bir Uygur, İnsan Hakları İzleme Örgütüne (HRW), akıllı telefonunu kullanmayı tamamen bıraktığını söyledi çünkü o hangi web sitelerine izin verildiğini ve hangilerinin kendisini suçlu çıkaracağını bilemiyordu; diğer bir kadın, komşuları ve yabancılarla konuşmayı bıraktığını anlattı çünkü dikkatsizlikle ağzından kapısına polis getirebileceği bir şey kaçırmasını istemiyordu. Belirsizlik korku doğurur. Korku, Komünist Partinin halkı baskıcı kampanyalarına tabi tutmasını kolaylaştırır.

 

Partinin yasaklamış olduğu faaliyetleri ve menedilen maddelerin listelenmesi, onların gerçek amacını açığa vurur. Bu maddelerden- ekstra bıçak ve kaynak ekipmanı yasağı gibi- bazıları makul şekilde terör faaliyetleriyle ilgilidir. Bununla birlikte, bu maddelerin çoğunun, şiddete değil daha çok etnik kimlik ya da dindarlığa ilişki olduğu görülmektedir. Uygurları içki içmeye zorlama ve onların namaz kılmalarını yasaklamanın, terörizmin sona ermesiyle uzaktan bile bir ilişkisi yoktur. Bunlar Uygurları dini inançlarını çiğnemeye zorlamaktır. Kazakları Çince kullanmaya zorlamak ve geleneksel festivalleri ve bayramları kutlamaktan alıkoymak, terörizmi sonlandırmak değil, Kazakları Han Çinlileri gibi davranmaya zorlamayla ilgilidir.

 

Sert Darbe Kampanyasının amacı, Çin’in iddia ettiği gibi, yalnızca teröristleri yok etmek değil, azınlıkların dinini ve kimliğini tamamen yok etmektir. Uygurların yaşamlarının her yönüne yerleştirilen görünmez çizgilerden duydukları kaygılarıyla sürekli artan bir korku atmosferi oluşturuldu. Bu ortamda teröre karşı bir kampanya bahanesiyle Çin, gerçek bir terör devleti yarattı.

 

 

Kaynak:

https://foreignpolicy.com/2018/09/13/48-ways-to-get-sent-to-a-chinese-concentration-camp/

 

Söz edilen İnsan Hakları İzleme Örgütünün (HRW) 125 sayfalı raporu (İngilizce):

https://www.hrw.org/sites/default/files/report_pdf/china0918_web.pdf

 

Bu raporun Türkçe Özeti:

https://www.hrw.org/sites/default/files/report_pdf/china0918turkish_sumrecs.pdf

 

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *